Ahmet Kaplan

Tarih: 13.05.2023 13:20

AHMED ER-RUFAİ (HZ)

Facebook Twitter Linked-in

 Hemen hemen tüm kaynaklarda Hz. Hüseyin’in soyundan geldiği ve Seyyid olduğu ifade edilmektedir. Yedi yaşında babasını kaybeden Ahmed er-Rufâî ve annesi dönemin önemli sufilerinden biri olan dayısı Mansûr el-Batâihî’nin himayesinde büyümüştür.

 

 Hafızlık eğitimini dayısının yanında tamamlayan Ahmed er-Rufâî devrin âlim ve mutasavvıflarından (Ali Ebü’l-Fazl el-Vâsıtî ve diğer bazı âlimler)aldığı ilimleri ve hıfzını tamamlamıştır. Ebû İshak eş-Şîrâzî’ninŞâfiî fıkhıyla ilgili Kitâbü’t-Tenbîh’ini okuyarak bu kitaba şerh yazmıştır. Ancak yazdığı şerh Moğol istilâsı esnasında kaybolmuştur.

 

 Vâsıtî’denicâzet alarak hırkasını giymiştir. Vasıtı “Herkes üstadıyla ben ise talebem Rifâî ile iftihar ederim” demiş ve ona “ebü’l-alemeyn” unvanını vermiştir. Vâsıtî’nin ölümünden sonra dayısının terbiye ve irşad halkasına girerek Rifâî’yehilâfet ve “şeyhü’ş-şüyûh” (şeyhlerin şeyhi) unvanını almıştır. Bataihi yeğeni Ahmed er-Rufâî’ye kendisine bağlı bütün tekkelerin şeyhliğini de tevdi etmiştir. Ahmed-er Rufâî Hazretleri’nin tasavvuf ve tarikat anlayışı, kitap ve sünnete tabi olan bir anlayıştır. 

 

Onun ifadeleri içerisinde İslâm dini, zahir ve batını ile bir bütündür. Kalp cesetsiz olmaz, kalbi olmayan bir ceset ise çürür. Tasavvuf ilmi, kalbin ıslahından ibarettir. Tarikat şeriat demektir. Hakikat, Şeriata muhalefet etmez. Tasavvuf, söz konusu ettiği Tarikat, şeriatın bizatihi içinde taşıdığı mana ve hikmetlerdir. Tasavvuf, Yün hırka ve taç giymek değildir. Tasavvuf; hüzün hırkası, sıdk tacı, tevekkül elbisesinde bürünmektedir. İnsanın kalbi haşyet, bedeni edep, nefsi, benliği yokluk ve dili de zikir örtüsü ile örtündüğü takdirde  tasavvuf yolunda bulunmuştur.

 

 Kuran ve sünneti esas alan tasavvufi anlayışa sahip olan Ahmed er-Rufai; tasavvufu, sûfiyi ve kulluğu fakr ekseninde tanımlamıştır. Tasavvuf düşüncesinin varlık, bilgi ve ahlaka dair bakışını fakr esası üzerine bina etmiştir.  Onun düşüncesinde fakr sadece hakīkatin elde edildiği derûnî ve manevî bir hal değildir. Aynı zamanda sûfiyi Hakk’a, âleme ve insana yönelik sorumluluğa ve hizmete davet eden aksiyonel bir tezâhür olarak değerlendirmiştir.

 

Ahmed er-Rufâî 28 yaşında iken (Miladi 1160); hacca gitmiştir. Ravza-i Mutahhara’ya girdiği bu ziyaret sırasında zuhur ettiği öne sürülen bir kerametiyle ilgili menkıbe oldukça meşhurdur. Rivayete göre, Hz. Peygamber’in kabri önüne gelince “es-Selâmüaleykeyâceddî!” diyerek selâm vermiş, orada bulunanlar Hz. Peygamber’in “Aleyke’s-selâm yâveledî!” sözüyle selâma karşılık verdiğini duydukları söylenmektedir. 

 

Cezbeye gelen Rufâî diz çöküp, “Uzakta iken benim yerime varıp toprağını öpsün diye sana ruhumu gönderiyordum; şimdi bu devlet bedenime de nasip oldu; uzat elini de dudaklarımla öpeyim” mânasına gelen meşhur şiirini okumuştur. Bunun üzerine Hz. Peygamber’in kabrinden dışarıya nûrânî bir el uzanmış ve Rufâî bu eli öpmüştür. Olayın vuku bulduğu esnada aralarında Hayât b. Kays el-Harrânî ve Adi b. Müsâfir gibi zatların da bulunduğu büyük bir topluluk hadiseye şahit olmuşlardır.

 

Miladi 23 Eylül 1182’de şiddetli bir ishal hastalığı neticesinde vefat eden Ahmed er-Rufâî’nin türbesi Bağdat’ın güneyinde Vâsıt yakınlarında yer almaktadır. İlk eşi HatîcebintEbû Bekir el-Vâsıtî en-Neccârî’den Fâtıma ve Zeyneb adlarında iki kızı, onun vefatından sonra evlendiği Râbia’danSâlih adlı bir oğlu olmuştur. Sâlih evlenmeden vefat ettiği için Peygamber efendimiz gibi nesli kızları ile devam etmiştir. Fâtıma’dan İbrâhim el-A‘zeb (ö. Miladi 1212) ve Ahmed el-Ahdar (ö. Miladi 1247) adlarında devirlerinde meşhur iki sûfî yetişmiştir. Zeyneb’den ise ikisi kız altısı erkek olmak üzere on torunu olmuştur.

 

 Bunlardan İzzeddin Ahmed es-Sayyâd (ö. 670/1271) Rifâiyye’ninSayyâdiyye kolunun kurucusudur. Ahmet er Rufai’ye nisbet edilen ve İslam dünyasının ilk tarikatlarından olan rifaiyye tarikatının Türkiye’de yayılması daha çok Ahmed es-Sayyâd’ın torunları yoluyla olmuştur. Osmanlı Devleti döneminde 1870 yılında İstanbul’a gelen Sayyadiler Sultan Abdulaziz ve 2. Abdulhamit Han döneminde önemli görevlerde bulunmuşlardır. 

KAYNAKÇA:

Abdullah Çakır, (2019), “RifâiyyeninPîriSeyyid Ahmet Er-Rifâî'deFakr ve Pratik Tezâhürü Fütüvvet”, İslam Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, C.4., S.1, ss.68-99.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 2. Cilt ss.127-130

Tercüman Evliyalar Ansiklopedisi (1990), 1. Cilt ss.69-71

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 36. Cilt, ss.217-218

Şifahane web sitesi, http://sifahane.org/bir-gonul-tabibi-ahmed-er-rufai-hz/

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —