Üç semavî dinin kutsallık atfettiği bu şehir daima egemenlik kurmaya aday bir toprak parçası olarak kalacaktır.
İsmini M.Ö. 12. yy. da Avrupa’dan kavimler göçü esnasında bu topraklara gelmeleri sebebiyleFilistlerden alan Filistin, Arz-ı Kenan yahut Arz-ı Mukaddes şeklinde ifade edilen yerin ismidir. Akdeniz’in güney doğu ucunda Asya ile Afrika arasında köprü olan Filistin, jeopolitik açıdan oldukça önemli bir konuma sahiptir.
Günümüz tarihçilerince M.Ö. 5000’lerden sonra Arabistan çevresinden bu topraklara ilk kez ayak basanlar, Arapların atası olarak kabul edilen Amalikalılardır. Sonraları Kenanlılar, Fenikeliler ve Aramiler bu topraklarda varlığını sürdürmüştür.
Hz. Musa’nın Yahudilerle Mısır’dan çıkıp Sina Çölü’ne varması takriben 1200’lü yıllarda Filistlerin bu topraklarda olduğu sıralarda gerçekleşmiştir. Yahudiler buradaki kavimlerle bilhassa Filistlerle savaşmış, bölgeyi önemli ölçüde ele geçirmiş, M.Ö. 11. yy. ın sonlarında da devletlerini kurmuşlardır. Sonraları Kudüs’ü fetheden Hz. Davud, burayı başkent yaparak İsrail devletinin güçlenmesini ve bölgedeki birçok kavminhâkimiyet altına alınmasını sağlamıştır.
Hz. Davud sonrası yönetime geçen Hz. Süleyman Lübnan, Ürdün ve Suriye’nin belli başlı bölgelerini almak suretiyle İsrail’e en parlak dönemini yaşatmıştır. Hz. Süleyman’ın vefatıyla Yahudilerbir daha toparlanma imkânına sahip olmaksızın parçalanmıştır.M.Ö. 63 yılında Roma İmparatorluğu tarafından işgal altına alınan Filistin toprakları, Kudüs de dâhil olmak üzere Roma prensi Titus tarafından yağmalanarak tahribata uğratılmıştır. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun dağılmasıyla bölge Bizans’ın elinde kalmış, böylece Filistin topraklarında Hıristiyanlık yayılma imkânı bulmuştur.
Hz. Ebubekir’in Bizans ile yaptığı Ecnadeyn Savaşı sonunda Suriye ve Filistin kapıları Müslümanlara açılmıştır. Ecnadeyn’i müteakip Yermük Savaşı, Kudüs’ün fethi ve Kaysariyye’nin fethi ile Filistin toprakları tümüyle Müslümanların olmuştur. Bilhassa Emeviler ve Abbasiler döneminde Kudüs’e büyük bir önem atfedilmiştir.
1099’da Haçlıların eline geçen Filistin, Müslümanların hâkimiyetine kadar birçok acıya şahitlik etmiştir. 1187’ de Selahaddin Eyyûbî’nin Kudüs’ü fethetmesiyle birlikte Kudüs tekrar İslâmî bir karaktere bürünmüştür.Daha sonra 1291’de Memluklerin eline geçen Filistin, 1516’dan 1917 yılına kadar Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sonucu Osmanlı egemenliğinde kalmıştır. Bu süreçte bilhassa İbrahim Paşa döneminde Avrupaî bir siyaset doğrultusunda Filistin’de Katolik ve Protestan misyoner okulları açılmış ve milliyetçi fikirler empoze edilmeye çalışılmıştır. Amerika, İngiltere ve Fransa destekli bu okullar amaçlarına uygun bir çizgide hareket etmiştir.
Yahudiler, Filistin topraklarında yurt kurma planlarını 1861’de İngilizlerin desteğini almaları ile faaliyete geçirmişlerdir. Sermaye ve Avrupa devletlerinin desteğini alarak Filistin topraklarına göç eden Yahudiler 1948’de İsrail Devleti’ni kurmuştur. Tüm Orta Doğu’nun dengesini alt üst eden bu gelişme ile huzur ve sükûnet yerini kaos ve kargaşaya bırakmıştır.
