Esra Filiz

Tarih: 22.05.2022 12:50

Göç-Men Münasebetinin Dünü Bugünü

Facebook Twitter Linked-in

Ancak gönüllü veya zorunlu her ne şekilde olursa olsun insanların yerlerini- yurtlarını terk etmelerini, hayat tarzları ile göç ettikleri yerlerin hayat tarzını sentezlemelerini gerektiren bir süreç olmayı gerektirmiştir.

 

Göç, dünya tarihinin muhtelif toplumsal vakalarına vabeste hızını arttırmış, kimi zaman da yavaş bir şekilde seyretmiştir. Fakat göç faaliyetleri, dünya tarihinin hiçbir döneminde büsbütün ortadan kalkmamıştır. Sebep ne olursa olsun göç, kişinin ya da grubun içinde bulunduğu hayat şartlarından daha kaliteli hayat şartları için mücadelenin bir göstergesidir. Tarih boyunca büyük ve prestijli devletlerin dağılışı yahut ses getiren büyük çaplı savaşlarla hızlanan göç faaliyetleri, dünyada yeni sosyal yapıların oluşmasına da sebep olmuştur. Ülkelerin çoğunun karşı karşıya kaldığı dahili ve harici göçlerle demografik yapılarında değişimler olmuştur.

 

Konuyu ülkemiz nazarında ele alalım biraz da. 2011’den bugüne değin gerçekleşen ve gerçekleşmeye devam eden Suriye göçü, zaruri bir göç olarak toplumsal ve iktisadi sorunlar başta olmak üzere birçok sorunu da beraberinde getirmiştir.

 

Aslında ülkemizin tarihine bakılırsa, göçe çok da yabancı olmadığımız görülecektir.Ülkemiz açısından göç, 1942’ de on binlerce Yahudi’nin İspanya’ dan gemiler aracılığıyla kurtarılarak Osmanlı topraklarına getirilmesi olayına kadar götürülebilir. YineOsmanlı Devleti’nin topraklarını yitirmeye başladığı zamanlarda Anadolu’ ya fazlaca göçün gerçekleşmesi,1. Dünya Savaşı sonrasında milletin kamulaşma sürecinin Türk İslam müntesiplerinin Türkiye sınırlarına göçmesine neden olması bu durumun göstergelerindendir.

 

Suriye’ de 2011’de başlayan ve devam eden savaşlar, Türkiye’yi tarihte hiç olmadığı kadar fazla bir göçle karşı karşıya getirmiştir. Bu noktada ülkemizin ‘’açık kapı politikası’’ nadahil olan göçmenlerin, ilk zamanlarda kendileri için kurulmuş olan kamplarda konaklama ihtiyaçları karşılanırken zamanla Türkiye’nin çeşitli illerine yayılmaları söz konusu olmuştur. Bununla birlikte zamanla göçte ve mali giderlerimizde artışlar yaşanmaya başlamıştır. Göçün artması, olanakların sınırlılığı yine birçok sorunu da beraberinde getirmeye devam etmiştir.

 

Hızla ve şiddetle Türkiye’ ye doğru başlayan göç dalgası, toplumsal, iktisadi, ananevi sorunlar başta olmak üzere ülkemizi birçok alanda çıkmaza sürüklemiştir. Bu sorunlardan etkilenen başlıca kişiler kadınlar ve çocuklar olmuştur.Bir başka açıdan Afganistan’ ın işgali, ekonomik, siyasi vb. problemler de Afganistan’ ı dünyanın en çok göç veren ülkesi konumuna getirirken ülkemizi göçmen halkın hedefi yapmıştır.

 

Halkımızın günümüzde fazlaca yakındığı olayın başını göç sorununun çektiğini düşünüyorum. Haklı olarak ülkemiz vatandaşları henüz kendi ülkelerini korumakta aciz olan yabancı uyruklu göçmenlerin, ülkemizin kalkınmasında nasıl bir politika izleyeceklerini tahmin etmekte zorlanmıyorlar. Bizler geçmişte kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla savaşmaktan kendini geri çekmemiş bir millet olarak göçmenleri anlamakta zorlanıyoruz haklı olarak.

 

Kendi ülkemizde üniversite mezunlarının diplomalı işsizler şeklinde nitelendirilmesine, ülkemiz vatandaşı istihdam dahi edilemez durumdayken yabancı uyruklu göçmenlerin işsizlik, geçim vb. problemler yaşamadan yaşamını sürdürebilmesinedir sitemimiz. Yine kendi ülkemizde göçmenlerin fiziki yahut psikolojik şiddetine uğramamızdır bizleri bu tavra bürünmeye iten.

 

Bizler zulmü seven bir millet değiliz. Zalimin zulmü karşısında kayıtsız kalan bir millet hiç değiliz. Ancak kendi ülkemiz bir takım ekonomik vb. problemlerle cebelleşirken göç yollarının önünün açılması, önleminin alınmaması bizleri rahatsız eder. İçinde bulunduğumuz süreçte göçün tüm veçheleriyle kontrol altına alınmasını sağlayacak politikalar, biraz da olsun yüreğimize su serpecektir. Evet, göçlerin yönetimi, getirdiği kriz ve bunalımlar zor bir süreç gerektirir ancak bu sürecin üstesinden gelebilmenin en tesirli yolunun bilinçli bir şekilde toplumsal, iktisadi, kültürel ve hukuki entegrasyon programlarının düzenlenmesinden geçtiği kanısındayım.

 

Akıl-vicdan terazimizde ibrenin daima adaleti göstermesi dileğiyle…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —