Esra Filiz

Tarih: 01.11.2023 17:50

Ortadoğu’da katleden Bir demokrasi

Facebook Twitter Linked-in

 21. yy. ın vahşetine hücrelerimize kadar tanıklık etmekte olan bizler, sebepsizce canları alınan insana mı yoksaelimizdeki kalan insanlığın son kırıntılarına mı üzüleceğimizi bilemez haldeyiz.Her yeni gün yeni başlangıçları getirir ümidi yerini her yeni gün yeni acıları getirire bırakmış durumda.  Ülkemiz adına yürütülmeye çalışılan faaliyetler ise belki dünya sistemi belki siyasi manevralar belki de iktisadi kaygılardan olsa gerek yetersiz kalmakta. Her ne kadar arabuluculuk konusunda duyarlılık gösterilse de bu girişim hiçbir acıyı dindirmeye hiçbir morali düzeltmeye yetmemektedir.Bana dokunmayan bin yaşasın ilkesini düstur edinmiş devletlerin de geleceklerinden kaygı duymaksızın -sözde- tarafsız kalması, zamanın neleri getireceğinden yahut götüreceğinden bihaber yaşaması, cahil cesaretine sahip olmanın bir sonucudur.

 

Filistin-İsrail mücadelesiyalnızca günümüzde ve gündemimizde acı dolu bir mücadele olarak telakki edilmiş değildir. Aynı şekilde Filistinli azınlığın İsrail’in işgal ettiği topraklarda kolektif kimlik ve siyasi eşitlik mücadelesi, yıllardır süregelen Ortadoğu denklemindeki Filistin sorununu gözler önüne sermektedir. Filistin sorunu dünyadaki en eski dini ve yerel çatışmalardan birisidir. Bu çatışmanın perde arkasında İsrail’in izlediği işgalci ve ırkçı politikalar yer almaktadır.  Her ne kadar çeşitli devletlerce ve uluslararası kuruluşlarca bir problem olmaktan çıkarılmaya çalışılmışsa da başarılı olunamamış, Filistin sorunu varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Siyonist İsrail ile başta ABD olmak üzere tüm emperyalist devletlerin günümüzde Filistin sorununu kendi kaderine terk etmiş olmaları, Ortadoğudaki -daha geniş perspektiften bakılırsa İslam dünyasındaki-emperyalist sisteme yeterince karşı koyulamadığının da bir göstergesidir. Bu karşı koyma eylemini gerçekleştirmek isteyenlerce gerekli ve yeterli donanım, teçhizat ne kadar mevcuttur, orası tartışılır.

 

Tüm bu acı gerçeklerin yanında küçük ama güzel şeyler de olmuyor değil. Birçok ülke vatandaşı yaklaşık bir aydır devam eden bu vahşete en azından sözüyle, sesiyle kayıtsız kalmamaktadır. Dil, din, ırk faktörleri bir kenara bırakılarak birçok kesim tarafından İsrail’in savaş hukukuna aykırı hareket etmesi ve sivil halkı hedef alması tepkiyle karşılanmıştır.Aynı zamanda bu vahşete destek veren ülkelerin ürettiği ürünlere boykot kampanyası başlatılmış durumdadır. Tüm bu girişimler farkındalığı arttırmak adına elbette çok değerli ancak yetersizdir. Çalışmadıkça, üretmedikçe ve üretim odaklı nesiller yetiştirmedikçe girişimlerimiz son derece yetersiz kalacaktır. Ayrıca din faktörünü de bu olaylardan bağımsız tutmamalı İslami bir vecibe olarak zulme yalnızca sessiz kalınmamaklayetinilmemelidir. Zulme tepki gösterilecekse işe önce kuru hamaseti, ihale İslamcılığınıve hutbe ümmetçiliğini terk etmekten başlanmalıdır. Tepki yalnızca sözde kalmamalı, lanetlemenin bir adım ötesine geçilebilmelidir.

 

Türkiye’nin muhtelif yerlerinde vefat edenler için verilen salâlar yine ülkemizin bu konudaki hassasiyetinin bir neticesidir. Ancak bu salâlar vefat eden kardeşlerimizle beraber vefat eden vicdanlara ve merhamete de olmalıydı. Ölmüş vicdanlara da en az savaşta hayatını kaybedenler kadar rahmet olunmadıkça zulüm karşısında kınamanın ve uyarıların bir adım ötesine geçilereksavaşı durdurmak adına somut adımlar atılamayacaktır. Yaşananlara kayıtsız kalan, gözü kör, kulakları ve vicdanları sağır olan herkes için en anlamlı ve ibret dolu söz bir Filistinlinin yazdığı mektubun satırları arasındadır: “Müslüman ülkelere söyleyin bizim için gıyabi cenaze namazı kılmasınlar. Biz diriyiz, ölü olan sizsiniz." Bu satırların anlam dünyamızda yer edebilmesi dileğiyle…

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —