Esra Filiz

Tarih: 25.02.2024 16:16

Yahudilikte Nefs-iMüdafaa Özelinde Haklar ve Pratikler

Facebook Twitter Linked-in

 İçerisinde hem millî hem de evrensel unsurları barındırmakla birlikte daha çok hayat tarzını ve dini/etnik kimliği ifade eder. 

 

Yahudi geleneğinde insanın değeri, onun yaratılışının Tanrı’ya benzer bir yönü olması ile yakından ilgilidir. Bununla beraber insan, yalnızca Tanrı’ya ait özellikleri değil meleklere ve hayvanlara ait özellikleri de bünyesinde barındırması açısından son derece önemli bir varlıktır. Sayılan nitelikler dolayısıyla kendisine kutsallık atfedilen insanın en önemli hakkının yaşam hakkı olduğu savunulur. Nitekim Yahudilikte insana can veren nefsi üfleyen de onu geri alacak olan da rabdir. Yahudiliğin mukaddes kitabında da yaşam hakkının kutsallığı, hiçbir insanın hiçbir nedenle öldürülmemesi gerektiği rab tarafından öğütlenmiştir.

 

Tevrat’ta yer alan yaşam hakkına riayetin ihlal edilmesi kısas cezasını gerektirir. Öyle ki otuz günden fazla yaşaması mümkün olmayan bir bebeğin dahi öldürülmesinin kısasa dâhil olacağı yönünde yorumlar yapılmıştır. Tanrı’yı yaratıcı, tüm insanların yaşam membaı olarak kabul etmiş samimi bir Yahudi, elbette ki cinayet işlemekten imtina edecektir.

 

Yahudiliği yalnızca insan öldürmeyi ortadan kaldırmayı hedefleyen bir din olarak tavsif etmek doğru olmaz. Bununla birlikte insan yaşamını tehdit eden her türlü unsur (intihar,ötenazi,kürtaj vb.) Yahudi inancıyla çelişmektedir. Nitekim Tora’da intihar etmek kesin bir dille yasaklanmış ve insanın, vücudunun sahibi olmadığı belirtilmiştir. Zira insana hayatını bahşeden de insanın hayatını nihayete erdirecek olan da Tanrıdır ve insan, vücudunu kendisine verilmiş bir emanet titizliği ile muhafaza etmelidir. Aksi halde uhrevi ceza gerektiren bir fiil işlemiş olur. Bu inanca göre ötenazi, kürtaj vb. uygulamalara da aynı açıdan bakılmalı, vücut bir emanet mesabesinde tutulmalıdır.

 

Yinelendiği üzere Yahudi hukukunda öne çıkan en mühim ilke insanın yaşam hakkının muhafaza edilmesi sorumluluğudur. Nitekim insan hakları, insan yaşamına verilen değer üzerine kuruludur. İnsanın kutsal bir ruhu içinde taşıması onun hem yaşarken hem de vefatı sonrası ihtiram duyulan bir varlık olarak telakki edilmesini gerektirir. 

 

Yüzyıllardır insan yaşamını tüm değerlerin üstünde tutan Yahudiliğin günümüzde farklı uygulamalarla aslından koptuğuna şahit olmaktayız. Öldürme emrine karşın soykırımı kendine ilke edinmiş, çalma diyen bir dinin toprak çalan müntesipleriyle aynı dünyayı paylaşmaktayız. Kendini Yahudi addedenler, intisap ettikleri dinin emirlerinden bir haber (?) yaşamakta ve insan doğasında var olan vicdan denilen olguyu görmezden gelebilmektedir. Aylardır kıtlığın, hastalığın, yoksulluğun ve ölümün hüküm sürdüğü Gazze, bir grup vicdan yoksununun eline bırakılmış durumdadır. İnsan yaşamını unsurlar üstü gören dinin onu ayaklar altına alan müntesiplerinin en yakın zamanda zulümleriyle birlikte yeryüzünden silinmeleri dileğiyle… 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —