Mehdi nerede doğacak?

İdris İlcan profil fotoğrafı
2025-12-02 19:15:00 Yayınlanma

“HZ. MEHDÎ (A.S.) RUM’DAN, TÜRKLERDEN

(çünkü, eskiden Türkiye’ye “Diyar-ı Rum” deniliyordu.) AYRILMAYACAKTIR.” (İş’afü’r-

Rağıbîn’den naklen Tılsımlar Mecmuası,

Bediüzzaman Said Nursi, s. 212)

Mehdi’nin Türkiye’den çıkacağı hadislerde bildirilmiştir.

Bir başka hadiste ise Hz. Mehdi (a.s.)’ın büyük

bir şehirden çıkacağı haber verilmiştir:

Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Hz. Mehdi (a.s.), MEDİNE’DEN (BÜYÜK BİR ŞEHİRDEN)

çıkacak ve Mekke’ye gelecek…” (Mer’iy b. Yusuf b. Ebi bekir b. Ahmet b. Yusuf el-Makdi’si “Feraidu Fevaidi’l Fikr Fi’l İmam El-Mehdi El- Muntazar)

HZ. MEHDİ (A.S.) “KARA KÖYÜ”NDEN ÇIKACAKTIR

Peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen diğer bir hadiste de Hz. Mehdi (a.s.)’ın doğum yeri olarak “Kara” denilen bir bölgeye de işaret

edilmiştir:

“MEHDİ (A.S.)’IN KARA KÖYÜNDEN ÇIKACAĞI

SÖYLENMİŞTİR.” (Mustafa Reşit Filizi, Risalet-ül Huruc ül Mehdi, s. 69)

Hadislerde Mehdi’nin Medine yani büyük şehirden birisinde çıkacağı ve KARA denilen o zaman ki ismiyle anılan bir yerde çıkacağı

bildirilmiştir.KARA denilen yer peygamberimiz zamanında Diyarı Rum topraklarında bir yer olduğu ve şimdi isminin KARA veya değiştirilmiş olabileceği yani

KARAbük,AfyonKARAhisar,AnKARA gibi isimlerle değiştirilme olma ihtimali olduğu açık ve nettir.

Ayrıca ilk defa tespit ettiğimiz bir durumda ise;

 

KUR’AN-I KERİM, KAF SURESi,HAMD EVİ…

 

Kaf   Suresi   2.   Ayetinde  geçen   ‘Kâfirler içlerinden  bir                                 uyarıcının   kendilerine gelmesine şaştılar da “Bu ne acaip şey!” dediler.’ Ayetinde geçen acaip uyarıcının Mehdiye işaret olduğunu söyleyen birçok İslam                                        alimi                             olduğu bilinmektedir.Bediüzzamanda    kendisinden sonra Mehdinin geleceğini ve acip bir şahıs olduğunu belirtmiştir.Bir sohbetinde şöyle demiştir;Bediüzzaman        “Hiçbir   cihette,   o ileride gelecek olan acip şahıs yani Mehdi gibi      olamam”   demiş,    açıkça                 Mehdi”nin ileride geleceğini söylemiştir.Yani Mehdinin acip bir şahıs olduğu Kur’an-ı Kerim’deki Kaf Suresinin 2. Ayetiyle sabittir.Ayrıca Kaf Suresinin Huruf-ı Mukattaa harfiyle sureye başlaması ve bu surenin mehdiyi işaret

etmesi  dikkat  çekicidir.  Bu  harfler  İlâhî  bir şifredir.       İnsan          aklı             onun                   mânâsını anlamaya        güç      yetiremez. Bu              şifrenin anahtarı sadece Peygamber Efendimiz’dedir (a.s.m.). “HZ. MEHDÎ (A.S.) RUM’DAN, TÜRKLERDEN (çünkü, eskiden Türkiye’ye                   “Diyar-ı      Rum”                  deniliyordu.) AYRILMAYACAKTIR.” (İş’afü’r-Rağıbîn’den naklen Tılsımlar Mecmuası, Bediüzzaman Said Nursi, s.212)

Mehdi’nin Türkiye’den çıkacağı hadislerde bildirilmiştir.

Bir başka hadiste ise Hz. Mehdi (a.s.)’ın büyük bir şehirden çıkacağı haber verilmiştir:

Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Hz. Mehdi  (a.s.),  MEDİNE’DEN  (BÜYÜK  BİR

ŞEHİRDEN)         çıkacak      ve      Mekke’ye gelecek…” (Mer’iy b. Yusuf b. Ebi bekir b. Ahmet b. Yusuf el-Makdi’si “Feraidu Fevaidi’l Fikr Fi’l İmam El-Mehdi ElMuntazar)

Peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen diğer bir hadiste de Hz. Mehdi (a.s.)’ın doğum yeri olarak “Kara” denilen bir bölgeye de işaret edilmiştir:

“MEHDİ      (A.S.)’IN    KARA    KÖYÜNDEN ÇIKACAĞI      SÖYLENMİŞTİR.”     (Mustafa Reşit Filizi, Risalet-ül Huruc ül Mehdi, s. 69)

Hadislerde Mehdi’nin Medine yani büyük şehirden birisinde çıkacağı ve KARA denilen o zaman ki ismiyle anılan bir yerde çıkacağı bildirilmiştir.KARA denilen yer peygamberimiz zamanında Diyarı Rum topraklarında bir yer olduğu ve şimdi isminin KARA veya değiştirilmiş olabileceği yani KARAbük, AfyonKARAhisar, AnKARA gibi isimlerle değiştirilme olma ihtimali olduğu açık ve nettir.Mehdinin Türkiye’den çıkacağı düşünüldüğünde Türkiye’de ise KARA denilen şehirden çıkacağı göz önüne alındığında  KAF  SURESİNİNDE  Mehdiye işaret ettiği düşünülerse Kaf Suresindeki başlangıç Hurufı Mukatta harfi olan KAF HARFİNİN   bir   tek   il’e   uyumlu   olduğunu görürüz.O il ise

AFYONKARAHİSAR’dır.KAF   harfinin   KA HARFİ KARA’nın kısaltılmışı AF kısmı ise AFYON kısmının kısaltılmışı olduğunu düşünüyorum en doğrusunu Allah bilir.KAF harfinin kısacası KA kısmı ;KARAHİSAR , AF kısmı ise AFYON’un olduğu şifrelenmiş olabilir.
Kāf. Şanı yüce(Mecid) Kur’an’a yemin olsun! Ayrıca Kaf Suresinin ilk ayeti Allah’ın MECİD ismiyle başlamaktadır.Kaf Suresinin Mecidle başlayan Allah’ın ismiyle başlaması ve bu ismin geçtiği bir bölgenin Afyonkarahisar’da bir mahalle(MECİDİYE MAHALLESİ) ismi olması da tesadüfi değildir.Mehdi isminin esması Allah’ın isimlerinden Mecid ismidir.Kaf Suresinin 39. Ayetinde ise (Ey Resulüm!)
 Öyleyse Sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini Güneş’in doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et. (Sabah ve ikindi namazlarını kıl.) Mehdi kast edilerek Rabbini HAMD ile tesbih et ayetinde ise Allah’ın Hamid ismi geçmektedir ve Mehdi’nin hadisi şerifte buyrulduğu gibi HAMD EVİ’inde oturacağı bildirilmiştir, Hamd isminin geçtiği bir bölgede ikamet edeceği anlaşılabilir.Bu ayet ve hadisi şerifte Afyonkarahisar’a uymaktadır.Afyonkarahisar’da HAMİDİYE Mahallesi de mevcuttur.En doğrusunu Allah bilir.

Mufazzal’dan: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’dan duydum ki şöyle buyurdu: “BU EMRİN SAHİBİNİN BİR EVİ VARDIR Kİ O EVE “HAMD EVİ” DERLER.”

(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 216)

 Allahümme Salli Ala Muhammedin ve Ala Ali Muhammedin kema salleyte ala İbrahim ve ala ali İbrahim inneke hamidun mecid.

 Allahümme bârik ala Muhammedin ve Ala ali Muhammedin kema barekte ala İbrahime ve ala ali İbrahim inneke hamidun mecid. 

Salli Ve Bârik Dualarının Anlamları

Salli ve bârik dualarının anlamları şöyledir; 

 Allahım Muhammede ve Muhammedin ailesine, İbrahim ve onun ailesinin üzerine salat ettiğin gibi salat et, şüphe yokki sen çok hamd edilen ve şanı yüce olansın. 

Allahım Muhammede ve Muhammedin ailesine İbrahim ve ailesine bereket ihsan ettiğin gibi bereket ihsan eyle. Şüphesiz ki sen çokça Hamd edilen ve şanı yüce olansın.

Salli ve Barik dualarında ise aynı şekilde Hamid ve Mecid ismi yanyana kullanılmakta ve birlikte geçmektedir.Mehdinin soyunun Hz. İbrahim(a.s.) ve Hz. Muhammed(s.a.v.)’e dayandığı bilinmektedir.Mehdi’di de bu aileden olduğuna göre salli ve barik dualarında da Mehdi’nin yaşayacağı mahalleyi Allah isimleri aracılığıyla şifrelemiştir.Ayrıca Afyonkarahisar’daki Hamidiye ve Mecidiye mahalleleri de yan yanadır.

*İYE eki Türkçe ‘de mahalle, bölge ,ev anlamında kullanılır.Örnek:Hamid-iye kelimesinin anlamı Hamd edilen ev manasındadır.

 

 

 Kaf Dağı-Kaf Suresi-Mehdi-AFyonKarahisar-AFyonKarahisar Kalesi ilişkisi

"Kaf, yeryüzünü kuşatmış olan yeşil zeberced'den bir dağdır ve gökyüzünün çevresi onun üzerindedir; kökleri, dünyanın üzerinde durduğu kayaya ulaşır ve zelzelenin kaynağı bu dağdır."

Kaf Dağı, varlığına ve dünyayı çevrelediğine inanılan, ulaşılması güç dağlar zinciridir; Kuh-ı Şu'a, Bi'rül'-Cin, Cebelü'l-Cin, Cebelü'l-Kamer, Cabül-Sa, Şahmeran Ülkesi, Cinnistan, Kuhistan veya Eşher-i Akvâl adlı, yeşil bir zümrütten veyahut zebercentten olan kutsal bir dağ motifidir.

Marifetnâme'de şöyle denilmektedir:

"Yedi kat göklerin hey'et ve eşkâli sahih rivâyetlere göre, yedi çadır gibi olup, yeryüzünü çevreleyen içiçe daireler feklindeki sekiz Kafdağı'ndan yedisi üzerine karar etmişlerdir. Sekizinci dağı birinci kat gök olan dünya semasının içinde yeryüzünü çevreler. Göklerin alt kısımları yedi Kafdağı'nda son bulur"

Bütün dağların damarlarının yeryüzünü çevreleyen Kafdağı'na bağlandığı, bu damarların zelzeleye bakan meleğin emrine verildiği, Allah Teâlâ bir yerin halkını günahtan alıkoymak istediğinde, meleğin o yerin damarını hareket ettirdiği, Marifetnâme'de verilen bilgiler arasındadır.

Cenabı Hakkın yarattığı yedi denizden en küçüğünün, dünyayı Kafdağı'nın ötesinden kuşattığını söyleyen İbrahim Hakkı'ya göre, Allah Teâlâ, yedinci kat göğün duvarı olan Kafdağı'nın ötesinde büyük bir yılan yaratmıştır. Bu yılan o büyük dağı başı kuyruğuna gelecek şekilde çevrelemiştir. Kıyamete kadar Hak Teâlâ'yı yüksek sesiyle tesbih eder.

"Allah Kafdağı'ndan önce altı dağ yaratmıştır. Yedincisi Kafdağı dır. O, yerin etrafında bir kayaya oturtulmuştur" diyen İsmail Hakkı, Allah'ın Kafdağı'nı, "yerin yedinci tabakası altındaki Cehennem ateşinden yer halkını korumak için yüksek bir kale gibi yarattığını" rivâyet ederek bunu şöyle yorumluyor:

"Bunda Kutbu'l-aktâb'ın durumuna işaret vardır Çünkü O da derecesinin yüksekliği dolayısıyla bütün erenleri (kutupları) gözetir, kontrol eder Kafdağı diğer dağları koruduğu gibi, Allah da âlemi maddî ve mânevî âfetlerden O (kutbu'l-aktâb) vasıtasıyla korur"

 

Kafdağı nerededir, nicedir ve niçin yaratılmıştır?


Peygamberimiz ona cevap verdi: "Kafdağı dedikleri bu cihanı çepeçevre kuşatmıştır. Kafdağı'nın içinde: Cihan, yüzüğün içindeki parmağa benzer. Ondan sonra, bu Kafdağı. yeşil zümrütten yaratılmıştır. İşte hu göklerin, gök renk göründüğü, O Kafdağı'nın aksi düştü­ğüm! endir yoksa gökte hiçbir renk yoktur. Eğer Kafdağı'nın yeşilliği olmasaydı, gök hu şekilde görülmezdi. Insanoğullarının o dağa varması mümkün değildir. Çünkü dört ay tamamen karanlıkta gidilir. Orada hiç ay ve gün yoktur. Ve hu Kafdağı yerin mıhıdır. Eğer Kafdağı olmasaydı. Yer deprenmekten hali olmazdı. Ve halaik yeryüzünde rahat bulmazdı."


Hz. Peygamber'e yöneltilen bu soru, ancak böyle cevaplandı. Fakat, sekizinci soru da Kafdağı'nın kapsamına aldığı için o soruya verilen cevabı da aynen aktarıyoruz:


"Cablısa ve Cahlıka şehirleri nerededir?.. Ve onda olan mahlukatın sıfatı nedir ve hangi dini tutarlar ve yedikleri nedir?.. Ve kendilerinin halleri ve dirlikleri nasıldır?.."


Hz. Muhammed dedi ki: "Cahlıka ve Cab­lısa iki şehri starıdır. Biri Meşrik'te ve biri Mağrip'tedir. Meşrik'te olan şehre Cahlıka der­ler ve Mağrip'te olan şehre Cablısa derler. Yeşil zümrütten yaratılmıştır. Ve ikisi de Kafdağı'na ulaşmıştır. Her şehrin eni ve uzunluğu 2 bin fersenktir (on milyon metredir)." Bu cevabı Resulullah söyleyince, Yahudilerin bilginleri, Ebu Cehl ve Velid hazır oturmuşlardır. Önle­rine Tevrat koyup Resulullah'ın sözü ile karşı­laştırdılar ki, onların sözüne uygun mu söylüyor, yoksa muhalif mi görüyorlardı?


Hz. Ali, Meclis'te hazır idi. Dedi ki: "Ya Resulullah bu dediğiniz şeyler şu bizim bulunduğumuz cihan içinde midir?"


Hz. Resu­lullah dedi ki: "O şehirler karanlık içindedir. Kafdağı'na ulaşıktır." Hz. Ali dedi ki: "Her şehirde ne kadar halk vardır?.."


Resulullah: "Her şehrin kalesinin bin derbendi vardır. Her derbendi gece biner kişi bekler. Ve o bin kişi bir yıl içinde, yıl tamam oluncaya kadar sıra gelmez" dedi.


Hz. Ali dedi: "Ya Resulullah, bu kaleyi niçin beklerler?"


Hz. Resulullah buyurdu: " Onun için beklerler ki, o tarafta çok halk vardır. Onlarla bu Cablısa ve Cablıka halkı arasında düşmanlık vardır. Gece ve gündüz bir­biri ile cenkleri eksik değildir. Nöbet tuttukları­nın sebebi budur."


Sonra Hz. Ali: "Ya Resulullah" dedi. "Bu Cablısa ve Cablıka halkı
Ademoğullarından mıdır?"


Resulullah buyur­du: " Onlar dünyada adam olduğunu bilmezler."


Hz. Ali: "Şeytan onlara yol bulmaz mı?" dedi.


Resulullah buyurdu: ' Onlar şeytanı bilmezler.'


Hz. Ali: "Ya Resulullah, hu ay, güneş ve yıldız­lar onların üstlerine doğmaz mı?" dedi.


Resulullah: "Onların Hal Tealanın ay ve güneş ve yıldızları yarattığını da bilmezler."


Hz. Ali: "Bu cihanı nasıl görürler?" dedi.


Resulullah buyurdu: "Onların aydınlığı Kaf dağı'nın şulesindedir. Onların taşları ve duvarları nur gibi şule verir."


Hz. Ali: "Ya Resulullah" dedi. "Onlar ne yerler ve ne içerler?"


Resulullah buyurdu: "Hiç nesne yiyip içmezler."


Hz. Ali dedi: "Ne giyerler?"


Resulullah buyurdu: "Onların bedeni don istemez."


Hz. Ali: "Feriştehler midir?" (Melek)


Peygamberimiz:."Ferişteh değildirler. Amma taatları Ferişteh gibidir" buyurdu.


Hz. Ali: "Onlardan zürriyet gelir mi?" dedi.


Resulullah: " Onların cümlesi erkek­lerdir. Aralarında dişi yoktur."


Hz. Ali: "Onla­rın dini ne dinidir, onlar cennetlik midir? Yoksa cehennemlik midir?.."


Hz. Resulullah buyurdu: "Onlar cennet ehlidir, İslam dini üze­rindedirler. Mi'raç gecesi Cebrail aleyhisselam beni o tarafa iletti. Ben onlara islamı arz ettim. Müslüman oldular. Allah Teala'ya ve bana iman ettiler. Ben onlardan birisine islamın şartlarını öğrettim, o kişiyi onların üzerine halife diktim. Ondan sonra Cebrail Aleyhisselam beni Faris ve Fid'i tarafına ve Ye'cüc ve Me'cüc iklimine ve Münsel ve Bakil ve Naris kavmine iletti. Onlara islamı arz ettim. Kabul etmediler. Cümlesi kâfirdirler."


Ondan sonra Hz. Ali: "Ya Resu­lullah, bizim hakkımızda onlara hiç kimse vara­bilir mi?" dedi.


Resulullah buyurdu: "Yok onlara varmaya hiç kimsenin takati yetişmez. Zira dört ay karanlıkta gidilir. Amma Ad kaviminden üç kişi Hz. Hud Peygambere iman getirmişlerdir. Onlar Ad'dan kaçtılar. O şehristana yerleştiler."


"Bazıları der ki: Cablısa ve Cablıka dedikleri şehirler Mağrip tarafında olurlar. Eğer onların kavgası olmasaydı yer halkı gün doğup dolan­dığı vakitte günün ağzını işitirlerdi. Amma bu haber sahih değildir."


Yukarıdaki yazı, Tarih-i Taberi'den olduğu gibi alınmıştır. 

Bu hadisi şeriflerde Kaf Dağında bir kaleden söz edilmektedir.Bilindiği üzere dünyada kalenin en meşhur olduğu yer Afyonkarahisar Kalesidir.Kaf dağıyla- Kaf suresini ilişkilendiren bir çok kişi vardır.Kaf harfi hurufı mukatta harfidir ve bu harf Afyonkarahisar’a uymaktadır.Afyonkarahisar’ın etrafı dağlarla çevrili ve ortasında da kalesi vardır. Ayrıca KAF dağının 7. Yaratılan dağ olması da dikkat çekicidir 7 rakamı burada da karşımıza çıkmaktadır.

6. Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık! Onda hiçbir düzensizlik ve eksiklik yoktur.

7. Yeryüzünü de yaydık ve orada sabit dağlar yerleştirdik. Orada her türden iç açıcı çift bitkiler bitirdik.(Kaf Suresi;6,7 ayet)

Kaf suresinde bilindiği üzere tevafuk gereği kainatın yaratılış evresinden bahsedilmektedir.7. ayette ise orada sabit dağlar yerleştirdik ifadesi geçmektedir.Bu dağlardan kasıt Kaf dağı olabilir mi?

MECİDİYE SAVAŞLARI

Armageddon, sözcük olarak İbranice de “Megiddo (Mecidiye) Dağı” anlamına gelmektedir. Dini kaynaklara göre Dünya’nın sonuna doğru olacak olan son savaştır. ARMAGEDDON SAVAŞININ diğer adı Mecidiye Savaşıdır.Suriye Merkezli olan bu savaş başta Türkiye olmak üzere Mezopatamya coğrafyasını içerisine alan bölgede gerçekleşmektedir.İslam’da Armageddon savaşının karşılığı Melhâme-i Kübra’dır. Dini kaynaklarda Dünya’nın sonu geldiğinde yapılacağı söylenen büyük Kıyamet savaşının adıdır. İslam‘da Melhame-i Kübra olarak bilinen savaş ile Hristiyanlık ve Musevilikte Armageddon olarak bilinen savaş terminolojide aynı şeyi ifade etmektedir. Aralarındaki temel fark beklenen bu savaşın genel içeriği ile ilgili üç farklı dinin yaklaşımıdır. İslam’da bu savaşın Hatay ilinde bulunan Amik ovasında; Hristiyanlık ve Musevilikte ise Megiddo dağının eteklerinde olacağına inanılmaktadır. “Megiddo dağının etekleri”nden Amik ovasının kastedilip kastedilmediği ise net değildir. İslam inancında bu savaşın Mehdi‘nin ilk zuhurunun olacağına ve Mesih‘in bu savaşta yer almayacağına inanılırken; Hristiyanlık ve Musevilikte savaşın Mesih’in önderliğinde yapılacağına inanılmaktadır.

Bilindiği üzere Mecidiye isminde Afyonkarahisar’da bir mahalle mevcuttur.

KAF

Anagrambir sözcüğün veya sözcük grubunun harflerinin değişik düzenle başka bir sözcüğü veya sözcük grubunu oluşturmasıdır. Edebiyatta, bazı özel adların saklanması amacıyla yapılan bir incelik gösterisidir. 

Tevâfuk, birbirine denk gelme, latîfâne (hoş, zarif) bir şekilde uyum içinde olma anlamına gelen İslamî terimdir. Anlamlı ve hikmetli (bilgece) amaçlarla, latîf bir şekilde birbirine yakışan ve birbiriyle ilişkili olan, uygunluk arz ederek bir düzenin varlığını gösteren, kısaca birbirine tevâfuk eden her şey, evrende tesâdüfe yer olmadığını işaret ve ispat eder.

Aynı şekilde; bir başıboşluk, belirsiz sebeplerle veya kendi kendine oluşma ya da doğa kanunları adı verilen bir “tabiat hâkimiyeti” düşünülemez. Hiçbir şey Allah‘ın bilgisi ve kudretinin dışında olmadığı gibi, idaresi dışında da değildir.

Tümel (bütünsel) ya da tikel (kısmî) her şeyde bir amaç ve bir irâdenin belirtisi vardır. Allah dilemedikçe hiçbir şey olmaz. Bütün bunlar gösterir ki: “Kâinatta tesâdüf, hakîkî olarak yoktur.”

Esâsen bütün bilimler, evrendeki bu nizâmın düsturları, esaslarıdırlar. Bu yolda yapılan tüm bilimsel çalışmalar ve araştırmalar, asla tesâdüf ve mantıksızlığa yer olmadığı, her şeyde yüksek gâyeler ve yüce hikmetler bulunduğu ilkesini peşînen kabûl ile bunları keşfetme amacına yöneltilmiştir.

Bütün bu hakîkatler, tevâfuka; yani her şeyin birbirine denk gelip bir nizâm ve uygunluk içinde oluşunun anlamına işâret ederler. Buna göre tevafûk, akla “perde arkasında birinin olduğunu” gösterir. O, Sultân-ı Kâinât’tır. Her şeyin anahtarı O’nun yanında, her şeyin dizgini O’nun elindedir. Her şey O’nun emriyle halledilir. Hiçbir şey başıboş olmayıp, onun iradesi dışında değildir.

En küçük fertleriyle dahi, bir bütünlük ve birliği muhâfaza ederek uyum içinde olma durumu, yani tevâfukatKur’ân‘da dahi bulunmaktadır.

Ledün ilmi veya İlm-i Ledün konusunda net bir tanım yapmak mümkün gözükmemektedir. Sadece insanların bilmediği ve sadece Allah’ın seçtiği kullarına bahşettiği bir sır ve gayb bilgisi ile yöntemidir. Kur’an’da Hz. Musa’nın Hz. Hızır ile yolculuklarının anlatıldığı ayetlerde Hızır’a verilen ilimden ‘ledün’ olarak bahsedilmiştir. Ayet şu şekildedir;

Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim (ledün ilmi) öğretmiştik. (Kehf suresi, 65)

Ledün ilmi Kur’an’ı Kerim’de Hz. Musa ile Hz. Hızır’ın karşılaşmalarında tarif

edilmiştir. Hz. Hızır’ın insanlar için yanlış ve günah sayılacak çocuk öldürmek, gemiyi delmek gibi bir takım eylemleri olur. Hz. Musa insani bir refleskle Hızır’ın yanlış gibi görünen bu davranışlarına itiraz eder. Hz.

Hızır daha sonradan yapmış olduğu eylemlerin hikmetlerini sebepleri ile birlikte açıklayınca gerçek ortaya çıkmış olur. Kur’an’da ledün ilmi bu şekilde anlatılmaktadır. Peygamberimiz bu konuyla ilgili bir hadisinde şöyle buyurmuştur;

‘’Şayet bildiklerimi bilseydiniz; az güler, çok ağlardınız.” (Buhari, Küsuf, 2; Müslim, Salat, 112)

Tasavvufi gelenekte ledün ilmi önemli görülür. Hassas olan kalp zikir ve feyizle yumuşar Allah’ın zikriyle letaifler açılır ve diğer insanların algılayamadığı bir takım hakikatler insanın kalbine doğar bazen de zuhur eder.

Ledün ilmi özel bir bilgidir ve herkes tarafından bilinmez, olayların iç yüzlerine

vakıf olmayı sağlar. Bu ilim insanların anlayışının üzerinde olduğu için insanlara açıklanmamıştır. Bu ilme sahip

olan kişilerin   başkalarına anlatmaları yasaklanmıştır. Ledün ilmi

Hz. Hızır’a ait olan bir ilim   olmakla beraber      bazı   Peygamberlere   ve

Allah dostlarına da verilmiştir. Hadislerden anlaşılacağı üzere ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi’nin de Hızır as ile bir bağlantısı olacak ve ledün ilmini bilecek ve kullanacaktır. Bu ilim kişiyle Allah arasında olan gizli bir bilgidir.

Kur’an’da bazı surelerin            başlarında bulunun ve huruf-u mukatta denilen harfler bu kabildendir.

Kaf   Suresi   2.   Ayetinde  geçen   ‘Kâfirler içlerinden  bir                                 uyarıcının   kendilerine gelmesine şaştılar da “Bu ne acaip şey!” dediler.’ Ayetinde geçen acaip uyarıcının Mehdiye işaret olduğunu söyleyen birçok İslam                                        alimi                             olduğu bilinmektedir.Bediüzzamanda    kendisinden sonra Mehdinin geleceğini ve acip bir şahıs olduğunu belirtmiştir.Bir sohbetinde şöyle demiştir;Bediüzzaman        “Hiçbir   cihette,   o ileride gelecek olan acip şahıs yani Mehdi gibi      olamam”   demiş,    açıkça                 Mehdi”nin ileride geleceğini söylemiştir.Yani Mehdinin acip bir şahıs olduğu Kur’an-ı Kerim’deki Kaf Suresinin 2. Ayetiyle sabittir.Ayrıca Kaf Suresinin Huruf-ı Mukattaa harfiyle sureye başlaması ve bu surenin mehdiyi işaret

etmesi  dikkat  çekicidir.  Bu  harfler  İlâhî  bir şifredir. KAF Suresinin başlangıç harfi olan KAF harfi bir tek ile uyumudur o da AFYONKARAHİSAR’dır. Afyonkarahisar kelimesine ANAGRAM uyguladığımızda KAF harfi çıkmaktadır.

Mehdi’nin Türkiye’den çıkacağı hadislerde bildirilmiştir.

Bir başka hadiste ise Hz. Mehdi (a.s.)’ın büyük bir şehirden çıkacağı haber verilmiştir:

Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Hz. Mehdi  (a.s.),  MEDİNE’DEN  (BÜYÜK  BİR

ŞEHİRDEN)         çıkacak      ve      Mekke’ye gelecek…” (Mer’iy b. Yusuf b. Ebi bekir b. Ahmet b. Yusuf el-Makdi’si “Feraidu Fevaidi’l Fikr Fi’l İmam El-Mehdi ElMuntazar)

Peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen diğer bir hadiste de Hz. Mehdi (a.s.)’ın doğum yeri olarak “Kara” denilen bir bölgeye de işaret edilmiştir:

“MEHDİ      (A.S.)’IN    KARA    KÖYÜNDEN ÇIKACAĞI      SÖYLENMİŞTİR.”     (Mustafa

Reşit Filizi, Risalet-ül Huruc ül Mehdi, s. 69)

Sonuç olarak AFYONKARAHİSAR kelimesi hem KAF harfine hem de KARA hadisi şerifine uymaktadır.

Kaf Suresi 1.,2. Ayet Meali: 1, 2.(Kâf. Şerefli Kur’ân’a andolsun ki kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu tuhaf bir şeydir!”)

 MEHDİ ACİP BİR İNSANDIR

PEYGAMBERİMİZ (SAV) GERÇEK İSLAM’IN "AHİR ZAMANIN ACİP ŞAHSI" HZ. MEHDİ (AS) İLE GERİ GELECEĞİNİ BİLDİRMİŞTİR

“İslam acib bir şahısla başladı ve acib bir şahısla (Mehdi ile) geri dönecek.

Ona (Mehdi'ye) müjdeler olsun.”

 (Bihar-ül Envar 51-52-53. Ciltler karma İngilizce çevirisi,  Sayfa: 354)

Kaf   Suresi   2.   Ayetinde  geçen   ‘Kâfirler içlerinden  bir                                 uyarıcının   kendilerine gelmesine şaştılar da “Bu ne acaip şey!” dediler.’ Ayetinde geçen acaip uyarıcının Mehdiye işaret olduğunu söyleyen birçok İslam                                        alimi                             olduğu bilinmektedir.Bediüzzamanda    kendisinden sonra Mehdinin geleceğini ve acip bir şahıs olduğunu belirtmiştir.Bir sohbetinde şöyle demiştir;Bediüzzaman        “Hiçbir   cihette,   o ileride gelecek olan acip şahıs yani Mehdi gibi      olamam”   demiş,    açıkça                 Mehdi”nin ileride geleceğini söylemiştir.Yani Mehdinin acip bir şahıs olduğu Kur’an-ı Kerim’deki Kaf Suresinin 2. Ayetiyle sabittir.Ayrıca Kaf Suresinin Huruf-ı Mukattaa harfiyle sureye başlaması ve bu surenin mehdiyi işaret

etmesi  dikkat  çekicidir.  

 Said Nursi Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.)’ın bir öncü askeri, ona yer hazırlayan bir neferi, bir hizmetkarı olduğunu Risalelerinde çok açık bir şekilde ifade etmiştir:

FAKAT O İLERİDE GELECEK ACİP (Şaşılan ve hayret uyandıran; benzeri görülmeyen) ŞAHSIN BİR HİZMETKÂRI VE ONA YER HAZIR EDECEK BİR DÜMDÂRI (ordunun geriden gelen emniyet kuvveti) VE O BÜYÜK KUMANDANIN PÎŞDÂR (öncü) BİR NEFERİ (askeri) OLDUĞUMU ZANNEDİYORUM... (Barla Lahikası, sf. 162)

Yorumlar
En az 10, en fazla 1000 karakter
En az 2, en fazla 50 karakter
GN2SR
Güvenlik kodunu büyük-küçük harf duyarlılığı olmadan yazın

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!

Yazarlarımız ve Son Makaleleri