Ablam benden daha çok dolu, daha çok isyankâr ve daha çok dertli. Ve bugün yaşananların suçlusunun, mevcut gücü ellerinde tutanlardan çok, onların oralarda olmasına bilmeden veya bilerek omuz veren sözde solcular olduğuna yanıyor. Başta ikimiz olmak üzere hepimizin bugün yaşananların suç ortağı olduğunu kabul ediyoruz yaptığımız uzun sohbette..Sanal sayfasında torunum Dağhan'ın adını görüp kendisini bir gece yarısında aradığım ve önce sağlık durumunu sorduğumda benim sesimden daha gür ve güçlü bir ses duyunca cevabını beklemeden benden de sağlıklı olduğunu söylediğim gazeteci ablamın, benimle yaptığı sohbette kullandığı bir kelimenin bugünki köşeme başlık olacağını ve bunun, gündem için en doğru başlık olduğunu söylüyordu, solcu geçinip, sağcı yakanın değirmenine su taşıyanları tek tek bana anlatırken. Evet, “bugün gelinen yani 'Ya sev ya tek et' demeye getirilen sürecin suçlularının sağcı, muhafazakâr hatta faşist diye bildiklerimizden ziyade onların karşısında görünüp ama onları aratan asıl sahte ve solun içine sızmış sağcı, muhafazakâr sözde solcular yüzündendir bugün yaşananlar” diyen gazeteci ablam, benim ve kendisi gibilerinin de bunları fark edemeyip, gerçek yüzlerini ortaya dökmemesinin sonucudur, dün gibi bugün yaşananlar diyordu.. Gazeteci ablamla sohbetimi bitirdikten sonra uzun uzun düşündüm, kim bu solculuğun içine sızan asıl faşistler, yani nazik adıyla asıl sağcılar diye.. Önce Behice Boran’ın partisi İşçi Partinin içine sızıp bugün Vatan Partisi adı altında sağcı ve muhafazakarların değirmenine Çin Seddini örüp korumaya aldığını görürken orta sol geçinenlerin, Erdoğan’ında içinde olduğu kimlik ve düşüncenin önce yerelde sonra genelde iktidara taşıyanlar olduğunu hatırlıyorum.. Necdet Calp gibi Ekmelettin’lere oy verdirenlerin Özal döneminde de “ne sağcıyız ne solcuyuz cunta gitsin diye birleşenleriz” diyenler olduğunu da hatırlatan bu sohbette genelden yerele inildiğinde hemşerim rahmetli Haşim Avşar’a Menderes’ci, Demirel’ci deyip ama onlarla hiç arayı bozmayan, ailece birbirlerine gidip gelen 12 Eylül ve öncesi cuntaların darbeleri sonucu onca ezilen, yıllarca hapishanede tutulan işkencelerde hayatlarına son verilenlerin tam tersi kendileri gibi aile ferdlerinin hiçbirisinin tutuklanmadığı, çocuklarının batı yakalarında okuyup sefa sürdüklerini doktor, hakim, savcı, ilahiyatçı olduklarını görüyordum.Ve biz solcuyuz, yetmedi devrimciyiz “Vatan-Millet-Sakarya” diyerek ülkücü, din, Allah, kuran diyerek muhafazakar olanlar ise bu modern ağa ve şeyhlerin aslında hiç birbirlerine karşı olmadıkları gibi kendilerini iktidarda tutmak için danışıklı dövüş yaptığını bugünki sözde solcu CHP’nin içine baktığımızda daha iyi görüyoruz.. Deniz Gezmiş’in asılmasına onay verenin torununun sözcü, bu partinin içine sızıp Ankara’da gökdelenler diken yetmedi oda başkanı hatta aday belirlemede tam yetkililer olduğunu görürken, asıl matruşka oyunun perde arkasında sağcı, ulusalcı ve “Ya sev, ya terk et” zihniyeti taşıyan faşistleri görememektir asıl suçumuz..