Bundan önce Halk Evi önünden haber yaptığım Bursa mı yoksa Ardahan güllerini bulamayıp, çiçeklerini görüp, yazdığım Yalova mı etkili oldu bilemiyorum ama cumartesi yazıları başlıklı yazılarımın sona erdiği ve baş döndüren ülke ve dünya gündeminden fırsat buldukça artık pazar günleri yazmaya karar verdim unutulmaya yüz tutan  adeta kor olan cumartesi duygularımı.. Bu duygularımın neden olduğunu da bana sorgulatan işgal edilmeyen, biz Ardahanlıların aradığı,üzerinde güneşin hiç batmadığı,güneşin erittiği buzların oluşturacağı suların altında kalacağı söylenen İngiltere'ye kadar uzanıp, İbrahim Tatlıses'in 'Vardı da ben mi okumadım' dediği Oxford'a uzanıyor,  Kafkasya'nın başkenti olacağı söylenen kar taneli logolu Ardahan Üniversitesinin önünde kendimi buluyorum... Her gün zamlanmasına karşın ve son 25 yılın hep kazananı Erdoğan kızsa da içmeye devam ettiğim sigaramı yakmaktansa güzel kokulu elektronik sigaraya elim uzanıyor bir nefes çektikten sonra  öksürüyor ve hala alışamadığım, alışmaya çalıştığımı da anlarken eskiyi yeniden yakmayı düşünüp, bu yönde ısrar edip, kalbime hükmetmek isteyen beynime yapma diyor ve vazgeçtiğim cumartesi yazılarımı pazara aldığımı hatırlatıp, yaşadıklarıma, yaşatılanlara saygılı olmasını istiyor, çektiğim acının aslında akılsızlıktan  mı  saflıktan mı yoksa salaklığımdan mı diye de düşünmüyor değilim, adına aşk denenin yüreğimde kıpırdadığında onu kovmayı beceremediğimden cumartesi adını alan yazılarıma konu olanları değil, onların bana yaşattıklarını anla artık diyordum. Evet, amaçsızca ilenmektense olduğum yerde kalmayı tercih edp, derin olanın kuyu olmadığını düşünüp, o iple kuyuya inmekten vazgeçip, beni benimle boğmaya çalışan duygulardan uzaklaşıp, hatalardan ders almak gerektiğini de kendi kendime hatırlatıyorum. Çünkü intikam için çıkılan yolda sadece bir mezarın kazılmayacağını ve kendime de o mezarın lazım olduğunu bana hatırlatan ata sözlerinin çok şeyi anlattığını anımsıyor ve değmez denen onca şeyin dört nala giden aşka ne dizginden ne sözden anlamaz diyerek güvendikçe yenildim, yenildikçe değiştim diyerek kendimi teselli edip, ilk pazar yazımı bitirip, cumartesiyi ve o güne bıraktığım o yazıları geride bırakıp, en ateşli aşkların en soğuk şekilde bittiğini de anlıyordum. Belki de karşılaştıklarımın da benim gibi zorlu bir mücadele verdiğini anlamıyor ve sevginin güzel yönlerinden biri de böyle şairvari yazılar yazdırması diyerek, ömrüme aşkı katmayı başaramadıysam da onu dostlukla sulamak gerek diyerek teselliyi bu kez pazar yazılarımda arıyorum. Çünkü kimseye kendimi anlatmaya uğraşmayacağım, ne yaparsam yapayım onların kendi işlerine geldiği gibi beni gördüğünü de ve değişimin sırrının eskiyle savaşmakla değil, tüm enerjiyle yeniye odaklanmakta olduğunu biliyorum... Şimdi öyle de yapıyorum. İlk işim de, cumartesinin eskide kaldığını, pazarın yeni bir güne ve hayata kapı açtığını anlamak oldu...