Aslen Muğla'lı olan Şâhidi İbrahim Dede. Miladi 1470- 1550 yılları arasında yaşamıştır.
Babası Hüdâi Salih Efendi'dir, ilk öğrenimini babasından almış 18 yaşına kadar Muğla'da kalmıştır.
Sonra Bursa ve İstanbul'da tahsil yapıp ilimde yetiştikten sonra.


Afyonkarahisar'da Sultan Divani Hazretleri'nin sohbetlerinde bulunarak, tasavvufta kemâle ermiştir.
Farsça ve Türkçe şiirler yazmış. Gülşen-i esrar, Gülşen-i Tevhid, Gülşen-i Vahdet adlı mesnevî tarzında manzum eserleri vardır, ayrıca Gülistan kitabına bir şerh yazmıştır.

"Şahidi İbrahim Dede'nin bir kerameti;

Şahidi İbrahim Dede'yi çekemeyen bir gurup bid'ad ehli insan. Zamanın Padişah'ı Kânuni Sultan Süleyman'a şikâyette bulunur, Padişah ferman çıkartır ve Şâhidi' yi getirmeleri için askerlerini görevlendirir.
Askerler İstanbul'dan, Muğla'ya geldiklerinde Cuma vaktidir ve Şâhidi İbrahim Dede'yi abdest alır vaziyette bulurlar.
Padişah'ın emrini iletirler, Şâhidi İbrahim Dede, Padişah'ı bekletmeyelim hemen gidelim der.
Ve askerlere elimden tutun gözlerinizi kapatın yavrularım der, sonra gözlerini açtıklarında, İstanbul'da bir cami'nin avlusunda bulurlar kendilerini.


Ezan okunmuş herkes camiye giriyor cuma namazı için, hemen orada namazlarını kılarlar doğruca. Padişah'ın huzuruna varırlar, Padişah bu işe şaşırır bukadar kısazamanda nasıl gidip geldiniz der askerlere, onlarda olan biteni Padişah'a anlatırlar Padişah, Şâhidi'nin keramet ehli bir zat olduğunu anlar ve hürmet edip güzelce misafir eder, daha sonra bir takım hediyelerle. Şâhidi İbrahim Dede'yi Muğla'ya geri gönderir, Dergâhın bütün giderleri Padişah tarafından karşılanmak üzere güzel bir onarımdan geçirilir, ve orada talebeler yetiştirilmesine destek sağlanır.


"Padişah Kanûni Sultan Süleyman" Böylece bu Allah dostunun duasını almış olur.

"Afyonkarahisar Mevlevi Şeyhi Sultan Divani Hazretlerinin Müridi olan Şâhidi İbrahim Dede'ye ( Şâhidi'lik ).Lâkabı, Mahlâsı nereden gelmiştir.

Hüdâi Salih Efendi'nin ilk çocuğu olan, İbrahim Dede'ye Annesi hamile iken hanımıyla hacca gitmeye karar verirler. Fakat hac yolunda, Annesi sancılanır ve Şâhidi İbrahim Dede' yi dünyaya getirir.
Hac yolundan geriye dönmek yerine O, bölgede bulunan emzikli bir kadına yani, Şâhidi'nin süt. Annesine durumu anlatırlar bir miktar'da para vererek çocuğu ona emânet eder ve yollarına devâm ederler.

Kadın süt, Anneliği kâbul eder çocuk eve geldiği günden sonra evde bir bolluk bir bereket olur, süt anne bu çocuktaki güzelliği hikmeti fark eder.


Çocuğu anne ve babasına vermemek için bir kurnazlık düşünür.
Şâhidi İbrahim Dede'nin anne ve babası hac dönüşünde, çocuklarını almak için gelirler.
Kadın onlara başka bir çocuk verir, nasıl olsa çocuk çok küçük kendi çocuklarını zannederler diye düşünür.

Fakat Şâhidi İbrahim Dede'nin, Anne ve Babası bunu fark ederler ve bu bizim çocuğumuz değil diye itiraz etselerde, kadın "bu" Sizin çocuğunuz der.


İş Mahkemeye, Kadıya intikâl eder.
Kadı sorar bu çocukların hangisi senin, Kadın diye bunlar çok küçük hangisi sizin çocuğunuz nasıl anlıyacağız ve neye göre karar vereceğiz der.


Şâhidi İbrahim Dede'nin Babası Kadı'ya şunu söyler, Kadı Efendi benim çocuğum şahitliğini kendisi yapar der ve Şâhidi İbrahim Dede Babasını göstererek, şehâdet parmağını kundağından çıkartır, Babası'nın sözünü doğrular.


Böylece Şâhidi İbrahim Efendinin kendi adına çok küçük yaşta yaptığı şahitliğiyle adı. " Şâhidi"  Olarak anılır.
Şâhidi İbrahim Dede'nin kabri bazı kaynaklara göre. Muğla'da, bazı kaynaklara göre ise, Afyonkarahisar'da Mevlevi Türbe Camii' nde. Şeyhi Sultan Divani Hazretlerinin yanında'dır.