Afyonkarahisar’da gazetecilik denince akla gelen ilk isimlerden biriydi Arif Yağcı. Ama onunla tanışan, sohbet eden, bir çayını içen herkes bilir ki; Arif abi sadece gazeteci değildi. O bir dosttu, bir rehberdi, bir gönül adamıydı. Yaklaşık 25 yıldır tanıdığım, kapımı sık sık çalan, içten sohbetleriyle hem içimizi hem de kalemimizi ısıtan kıymetli bir büyüğümüzdü.

 

Çayımı içmeden gitmezdi. “Hadi bir çayını içelim,” derdi. O çayla birlikte laf lafı açar, bazen memleketi konuşurduk, bazen eski anıları, bazen içimizdeki sıkıntıları… Bana bazen derdini açardı, sonra arkasından “Oh be, vallahi rahatladım,” derdi. “Bak, bu anlattıklarımı herkesle konuşmam ha,” diyerek güvenini gösterirdi. O yüzden bu satırları yazmak, bir dostu uğurlamak kadar ağır geliyor bana…

 

Kültür gezilerimizde rehberimizdi. Tarihi anlatırken gözleri parlar, doğaya olan hayranlığını kelimelere dökerken insanın içi coşardı. Kendine has bir anlatımı, tok ve sakince konuşan bir üslubu vardı. Dinlemeden geçemezdiniz. Sözünün kesilmesini asla istemezdi. Beyefendiliği ses tonunda saklıydı.

 

Uzun bir süredir hastanede tedavi görüyordu. Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’nde, yaklaşık bir aydır yoğun bakımdaydı. Bir bypass ameliyatı geçirmişti, kendisini görmeye gittim fakat göremedim, tekrar fenalaşıp yoğun bakıma alındığını duydum o an, görmek nasip olmadı. Telefonla sesini duymuştum, "geçmiş olsun abi bir isteğin varmı ?" dedim kendisine  "dua et " dedi sadece, ama maalesef o güçlü yürek bu gün bu dünyaya vedasını sessizce yaptı. Çoğumuzun duasında, hatırasında ve yüreğinde yaşayan Arif Yağcı artık gerçek âleme yürüdü… Biz ise yalan dünyadayız hâlâ.

 

İnanıyorum ki, abdestinde, namazında olan Arif abimizin mekânı cennet, komşusu Peygamber Efendimiz olur. Biz onu kaybetmedik aslında. O hâlâ bizimle. Sohbetlerimizde, gezilerimizde, yazılarımızda, hatta çaylarımızda...

Güler yüzünü, hâl hatır sormasını, vefasını, dostluğunu unutmak mümkün mü?

Arif abimiz… Hakkını helal et. Seni özleyeceğiz.