Öyle günlerden geçiyoruz ki minicik bebeklerin masum kadınların katledildiği insanlığın yok oluşunu sessizce izlediğimiz göz yaşlarımızı içimize hapsettiğimiz toz duman bombaların esir aldığı DÜNYA'da yaşıyoruz.
Şems'in söylediği gibi "Gönül yıkana uyku haram olmalıydı, gönlü yıkılana" masum minik bebeklere değil.
Hızla değişen dünya koşulları acının acıdan utandığı günleri getirdi.
Annenizin kokusunu doyasıya çekecekken içinize ve babanızın kollarında güvenle büyüyecekken süt kokunuz; ağlatmaya kıyamamışken soğuk taşlara bastırmamışken, en güvenli mekan eviniz çatınızın altı zannederken, oyuncaklarınız yaşarken hem de, çevrenizdeki tüm canlılara merhametli ve adil olun derken hayatın güzelliğini belleklerinize kazımaya çalışırken iyiliği paylaşımı size aktarmakla yükümlü iken üstelik, hayatlarınızın kahramanı kendiniz olacakken o kelimeyi kulaklarınız duymamışken diliniz söylememişken
SAVAŞ denen illeti dünyadan yok edecekken belki de, hayatlarınızın kahramanı kendiniz olacakken yok edişi kahramanlık sayanlara ölüme susayanlara BARIŞI öğretecekken belki de
Soğuk toprağa düşmeseydi bedeniniz sıcak bir çorba uzatacakken dünyaya belkide.
Ateş gözlerine baksaydı utanır mıydı sence.
Ah çocuk bilesin ki, denizde balık ağaçta kuş utandı, gökte yıldız karardı ay çıkmadı şarkılar utandı çığlığına.
BARIŞ utandı.
SAVAŞ neye yenildiğini anlamadı bile.
Yorumlar